Türkiye’de belediyecilik ne halde? Nasıl durumda? Halk belediyelerden ne bekliyor? Belediyeler halktan ne bekliyor? Halk belediyelerden ne gibi hizmet alıyor ya da ne gibi hizmet alamıyor? Sorular uzar da uzar.
Bu sorular çok mühim ve cevapları sorulardan daha mühim.
Hemen baştan itibaren başlayayım kendi gözlem ve düşüncelerime göre açıklamalarda bulunmaya. İlk sorudan itibaren cevaplıyorum.
Türkiye’de belediyecilik berbat halde. Ben belediyelerden memnun insan görmedim. Belediyeler, Devlet parasını çar-çur eden teşkilatlar olarak görülmektedir. Belediyeler, yandaşlarına rant ve imkan sağlayan yerler olarak görülmektedir. Belediyeler, iş ve istihdam kapısı olarak görülmektedir. Belediyeler, imar ve benzeri düzenlemeleri haksız bir şekilde yapan ve vatandaşı mağdur eden yerler olarak görülmektedir.
Evet, belediyeciliğin durumu bu anlatılanlarda belirtildiği gibidir.
“Hal-i pür melal” bir durum. Yani sorunlu ve sıkıntılı.
Halk belediyelerden huzur ve refahı için ne gerekirse onu yerine getirmesini bekliyor. Ancak, huzur ve refahının aksine icraatlar görüyor.
Belediyeler halktan oy bekliyor ve para bekliyor. Oy ayrı bir mevzu da, şu para beklemesi oldukça sorunlu bir iş. Ruhsat için para ver. Asfalt için para ver. Emlak için para ver. İmar için para ver. Şunun için para ver. Bunun için para ver. Ver ha ver.
Halk belediyelerden adam gibi, dört dörtlük hizmet alamıyor. Buna rağmen devamlı para istenmesi ve üstüne üstlük oy istenmesi sorun olarak görülüyor. Vatandaş bunu sorun olarak görüyor. Vatandaş israf istemiyor. Ancak israfçı belediyeler çığ gibi üstümüze üstümüze geliyor. Belediyelerden borçlu olmayanı var mıdır?
Belediyeler üstüne vazife olmayan işleri yaptıklarından, asıl işlerini yapmıyorlar. Belediyelerin olur-olmadık konularda festival düzenlemelerine ve türkü ve şarkı söylettirerek sanatçılara para aktarmalarına karşı olduğumu en az 3-4 köşe yazımda belirtmiştim.
Bir Belediyeci Arkadaşım kendilerini eleştirme babında (öz eleştiriyle) şu tesbiti yapmıştı: “Belediye Başkanlarına uzaya astronot göndereceksin” deseler. “Tamam” der. “Bu benim işim mi, değil mi diye hiç düşünmez” dedi.
Evet, bu tesbit belki aşırı ve uç bir örnek. Ancak, hakikat payı var.
Belediyeciliği en az 10 köşe yazımda eleştirmiş ve görüş-düşüncelerimi açıklamış bir Kardeşinizim. Hatta bir yazımda “belediyecilik tabu mu? Niye kimse bu başkanları eleştirmiyor ve bu yanlışların üzerine niye kimse gitmiyor?”diye de sormuştum.
Evet, bu yazıda da yukarıda eleştirilerimi tekrarladım.
Şimdi asıl yazmak istediklerimi sizlerin dikkatine sunuyor ve yeni dönemde belediyecilik nasıl olmalıdır sorusu hakkında birkaç kelam etmek istiyorum.
1-Belediyecilik mevzuatı sil baştan değiştirilmelidir. Yeni mevzuatta belediyeler imtiyaz kullanan, ruhsat veren, vergi alan, imar yapan, birilerinin menfeatine, birilerinin aleyhine davranan yerler olmaktan çıkarılmalıdır. Bu nasıl olacak derseniz, gelin bana sorun ben size anlatırım. Belediyelerin ruhsat, imar, vergi ve benzeri imtiyaz ve hakları sınırlandırılmalıdır. Kafasına göre imar yapan, kafasına göre ruhsat harcı alan, kafasına göre imtiyaz dağıtan yerler olmaktan çıkarılmalıdır. İmar yetkisi, ruhsat yetkisi, vergi ve benzeri yükümlülükler koyma yetkisi çok ciddi kurla ve şartlara bağlanmalıdır.Bu hususta Merkezi İdare her açıdan belediyeleri kontrol etmelidir.
2-Belediyelerdeki harcamalarda yerindelik denetimlerine ağırlık verilmelidir. Hukukilik denetimleri çok mühim değil. Adamlar kılıfına uygun zaten belgeleri dosyalarına koyuyorlar. “Hukuken bakın işte dosya tamam” diyorlar. O dosyanın nasıl oluşturulduğunu herkes biliyor. Mühim olan belgeler değil, harcamanın mantıklı ve makul olup olmadığıdır. Yapılan iş yerinde mi ve ihtiyaca uygun mu? İşte bunun denetim metodları sağlam bir şekilde oluşturulmalıdır.
3-Belediyelerde performans ölçütleri ve performans yönetimi gerçekleştirilmelidir. Performans için somut ve objektif kurallar getirilmeli ve uygulanmalıdır. Performansını ölçmediğin hiçbir proje, personel ve konu kalmamalıdır. Herkesin ve her icraatın performansı ölçülmeli ve denetlenmelidir.
4-Her belde kendi dinamiklerini esas alarak, “yerel kalkınma” için çabalamalıdır. Bunun için de mevzuat değişikliği şarttır. Yerel kalkınma derken, özellikle halkın istihdam gücü, bölgenin özellikleri, girişimci ruh, üretim faktörlerinin akılcı kullanımı gibi hususlara dikkat çekiyorum. Belediye elbette yerel kalkınma için yatırımı bizzat kendisi yapmamalıdır. Bunun yerine, yerel kalkınma dinamiklerini harekete geçirecek ne lazımsa onu sağlamalıdır.
5-“Gelecek seçimleri değil, gelecek nesilleri düşünen” bir belediyecilik için gerekli hukuki düzenlemeler biran önce yasalaştırılmalıdır. Uzun vadeli düşünen ve toplam kalite için çalışan bir belediyecilik yeni dönemde şarttır.
6-“Makam, koltuk, ikbal ve saltanatı” sağlamlaştıran bir belediyecilik değil, gündelik hayatı kolaylaştıran, toplumun huzur ve refahını öne çıkaran bir belediyecilik gereklidir. Bunun için de belediye başkanlarının yetkileri azaltılmalı, ancak yükümlülükleri artırılmalıdır.
7-“Az harcayan, çok üreten bir belediyecilik” için gerekli hukuki düzenlemeler TBMM’de görüşülmelidir.
Evet, yeni dönemde Belediyecilik hakkında 7 maddelik önerilerimi size sundum. Yeni dönem denildiğinde de 2 husus akla gelmelidir. Birincisi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine yeni geçildiği için bu yeni bir dönemdir. 2019 yılında yerel yönetimler seçimleri var. Bu da yeni bir dönemdir.
Yeni dönemde farklı, başarılı ve faydalı bir belediyecilik görürüz inşallah. Haydi hayırlısı.
Ahmet SANDAL