Seyahat ile sıhhat birbirine hem şekil, hem de öz olarak iki yakın kelime.
“Seyahat edin sıhhat bulun” diye buyuruyor Sevgili Peygamber Efendimiz (asm).
Seyahat ruhen, beden ve zihnen çok faydalı bir harekettir. Seyahat denildiğinde elbette akla hareket ve zindelik gelir.
Hareketli olan insan ile yerinde duran insan bir midir?
Elbette değildir.
Geçen gün “Kahramanmaraş Uluslararası 6. Kitap Fuarı” için memleketim Kahramanmaraş’a otobüs ile seyahat ederken, aynı zamanda tefekkür de eyledim.
O tefekkürde neleri zihnimde yoğurdum, aklımda neleri düşündüm?
İşte size beş adet “Seyahat Tefekkürü”.
1-
Yazdıkça hatırladım. Hatırladıkça yazdım.
Bilirim söz uçar, yazı kalır.
Gerçi uçan söz de kaybolmaz, levh-i mahfuzdaki yerini bulur.Formun Üstü
2-
Bir fikrin gücü nereden gelir?
Fikrin pazuları ya da bilekleri olsa enerjisini nereden alırdı?
Fikrin gücü ve enerjisi makul olmasından gelir.
3-
Gözünü kapa ve aklını aç.
Yokuluşun mümkün olmadığını anlarsın.
Fikirler ve düşünceler sonsuza akarken yokoluş mümkün değildir.
Beden ve cismin yok oluyor gibi görünmesi tamamen dünyevidir. Dünyanın dahi yok olmasını anlarım. Düşünce ve fikrin yok olmasını anlayamam.
Esasında hiçbir şey yok olmuyor. Sonsuzlukta akıyor.
4-
Mücadele ruhu insanı genç tutar. Mücadele ruhunun en net ve en açık tanımı İnşirah Suresindedir.
Şüphesiz her zorluğun içinde kolaylık gizlidir ve bir işi bitirdiğinde diğerine başla.
5-
Hayatta ince çizgiler vardır. Delilik ile dahilik arasındaki ince çizgi gibi.
Zaten hayatı anlamlı kılan da ince çizgilerdir.
Yukarıda yazdıklarım bir seyahat esnasında, camdan dışarıya bakarken zihnime takılanlar.
Esasında en mühim zihnime takılan da şu aşağıda yazdıklarım:
“Dünya'ya gönderilen insanların acaba yüzde kaçı, bir imkan olsa ve "seni öldükten sonra, tekrar Dünya'ya gönderiyoruz" denilse ve "yaşadığın 70-80-90 yıl kadar tekrar ömür yaşayacaksın" denilse, bu teklife acaba kaç kişi "evet" der.
Acaba kaç kişi bu Dünya hayatını tekrar göze alabilir?
Acayip bir tefekkür değil mi?”
Net olarak cevap vereyim:
Cenneti kazanan hiçbir kimse bu soruya “evet”demez ve Dünya’ya tekrar dönmek istemez. Tabi, bir istisna var. Cenneti kazandığı halde, yalnız Şehitler tekrar Dünya’ya dönmek ve tekrar tekrar şehit olmak isterler. Bu hususta Sevgili Peygamber Efendimiz’in (asm) bir hadis-i şerifleri vardır.
Dünya’ya tekrar dönmek isteyeceklerin başında Cehennemlikler gelir. Onlar Dünya’ta tekrar gelmek isteyecekler, ancak bu istekleri nafile bir istek, mümkün olmayan bir talep olarak kalacaktır. Zaten onlar Dünya’ya tekrar dönseler de aynı iş ve amellerine devam edecekleri için, tekrar gönderilmelerine de gerek olmadığını düşünüyorum.
İşte şu ayet-i kerime bu gerçeği ayan-beyan açıklıyor:
"Onların, ateşin karşısında durdurulup, "Âh! keşke dünyaya geri gönderilsek de, bir daha Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsak!" dediklerini bir görsen! Hayır! daha önce gizlemekte oldukları şeyler (günahlar) kendilerine göründü. Onlar dünyaya geri gönderilseler bile, yine kendilerine yasaklanan şeyleri mutlaka tekrar yaparlardı. Onlar kesinlikle yalancıdırlar." (En'âm, 6/27-28)
İşte tefekkürün zirvesi budur. Düşünecekler bunu düşünsün ve Dünya’ya geri dönmek isteyip istemeyeceklerini burada düşünerek hareket etsinler. İnşallah, Bizler de Cenneti şehadet ile kazanırız da tekrar tekrar Dünya’ya dönmek isteriz. Elbette, bunun dışında asla Dünya’ya geri dönmek istemeyiz. Vesselam.
Ahmet SANDAL